1 Haziran 2012 Cuma

KURAN’DA GECE VE GÜNDÜZ ALINACAK TEDBİRLERE İŞARETLER


Akıl, Kuran’da sık sık dikkat çekilen ve sadece müminlere ait olan bir özelliktir. Ancak insanlar akıl ile zekayı genellikle birbirine karıştırırlar. Zeki insanların aynı zamanda akıllı da olduklarını düşünürler. Oysa akıl, Allah’ın inananlara verdiği, doğruyu yanlıştan ayırmaya, her konuda en doğru teşhis ve çözümleri üretmeye yarayan bir anlayıştır. Zeka ile değil, kişinin imanının derinliği ile doğru orantılıdır. Allah pek çok ayetinde inkarcıların, “akletmeyen bir topluluk” olduklarından bahseder.
Aklın seviyesi ise özellikle ani olaylarda ve karmaşık durumlarda gösterilen tepkiyle açığa çıkar. Allah’ın varlığını ve dinini derinlemesine kavrayamayan, dolayısıyla akıl yönünden güçlü olmayan kişilerin bu tip durumlardaki tepkileriyle, güçlü imana sahip kişilerin tepkileri kıyaslandığında akıl farkı çok açık görülür. Müminler ani olaylar karşısında son derece itidalli tavırlar gösterir, karmaşık görülen olayları akıllarını kullanarak çok kısa sürede ve en güzel biçimde çözümlerler. Çünkü Allah’ın “doğruyu yanlıştan ayıran” bir kitap olarak indirdiği Kuran’ı çok iyi bilir ve yaşamlarının her aşamasında Kuran’daki hükümler doğrultusunda hareket ederler.
Kuşkusuz ki her insan, dikkat ve akıl kullanmayı gerektiren bir durumla karşı karşıya kaldığında çeşitli çözümler üretebilir ve muhtemel zararları önleyici tedbirler alabilir. Ancak bunların hiçbiri Kuran’da Allah’ın insanlara sunduğu çözümler kadar kesin, köklü ve kalıcı değildir. Çünkü Kuran’ı sonsuz ilim sahibi Allah indirmiştir. Kuran’da gösterilen doğrultuda hareket eden müminler ayetin ifadesiyle “sağlam bir kulba” tutunmuş olurlar ve her işlerinde isabetli sonuçlar elde ederler.
Bu birçok akılcı tedbirden gece ve gündüz alınması tavsiye edilenler şunlardır:
GECENİN DİNLENME, GÜNDÜZÜN İSE FAALİYET ZAMANI OLMASI
Kuran’da dinlenmek için gecenin kullanılmasına, gündüz saatlerinde ise faaliyet yapılmasına işaret edilmiştir:
O, dinlenmeniz için geceyi, gündüzü de aydınlatıcı (mubsir) olarak sizin için yaratmıştır. Şüphesiz işitebilen bir topluluk için bunda gerçekten ayetler vardır. (Yunus Suresi, 67)
Nitekim bu sistemi incelediğimizde, insan metabolizmasının geceleri uyumaya ve dinlenmeye, gündüzleri ise çalışmaya ve faaliyet yapmaya ayarlı bir biçimde işlediğini görürüz. Geceleri, karanlığın etkisi ile beyindeki epifiz bezinin harekete geçtiği ve vücudun, uyku düzenini ayarlayan doğal bir madde olan melatonin salgılayarak uykuyu oluşturduğu bilimsel bir gerçektir. Bu duruma ek olarak gece saatlerinde beyin fonksiyonları yavaşlar ve vücut ısısı da düşer. Vücudun karanlığa karşı verdiği tüm bu tepkiler, kişinin üretiminin ve veriminin belli bir oranda düşmesine neden olur.
Gün ışığıyla birlikte ise melatonin adlı vücut salgısının azaldığını, çeşitli hormonların faaliyete geçtiğini, vücut ısısının arttığını ve beyin fonksiyonlarının da en üst seviyeye ulaştığını görürüz. Bu da kişinin uyanıklığını, dikkatini ve verimini olumlu yönde etkileyecek bir faktördür. Ayetlerde erken kalkmaya, gündüzün verimliliğine dikkat çekilmesi ve “geceyi dinlenmeniz için yarattık” denilmesinin hikmetini, bu bilgiler ile bir kez daha görmüş oluruz.
GECE VAKTİ TEDBİRLİ OLUNMASINA YÖNELİK İŞARETLER
Geceyi insanlar için bir dinlenme vakti kılan Allah, “De ki: Sabahın Rabbine sığınırım. Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden.” ayetiyle, gecenin aynı zamanda tedbirli olunması gereken bir zaman olduğuna da dikkat çekmiştir. (Felak Suresi, 1,3)
Havanın karanlık olduğu, özellikle de ayetlerde belirtildiği gibi etrafı örten koyu bir karanlık olduğu vakitler, insanların hareket kabiliyetinin kısıtlandığı, güvenlik önlemlerinin zorlaştığı, tehlikenin açıkça görülemediği ve dolayısıyla da gafletin daha yoğun olabileceği saatlerdir. Gecenin oluşturduğu bu şartları tehlikeli hale getiren esas sebep ise elbette yine insanlardır. Günaha düşkün olan inkarcılar, bu karakterlerini rahatça sergileyebilmek için kimliklerini büyük ölçüde gizleyen geceyi tercih ederler. Nitekim bu konuda yapılan araştırmalar da, cinayet, yaralama ve hırsızlık türü toplumsal suçları gerçekleştirmek için, insanların gece yarısıyla başlayan ve sabah gün ağarıncaya kadar süren bir zaman aralığını tercih ettiklerini ortaya koymaktadır.
C:\Users\kişi\Desktop\My Pictures\MANZARA\ay.jpg
Bunun yanında, Kuran’da geceye ve karanlığa ilişkin olarak dikkat çekilen bir başka nokta da, müminlere karşı düşmanlık besleyen birtakım insanların, onlara zarar verebilmek için özellikle bu vakitleri tercih ettikleridir. Bu konuya işaret eden ayetlerden birinde, bu tarz kişilerin müminler aleyhinde planlar kurmak için özellikle geceyi tercih ettikleri belirtilmiştir:
Onlar, insanlardan gizlerler de Allah’tan gizlemezler. Oysa O, kendileri, sözden (plan olarak) hoşnut olmayacağı şeyi ‘geceleri düzenleyip kurarlarken,’ onlarla beraberdir. Allah, yaptıklarını kuşatandır. (Nisa Suresi, 108)
Bir başka ayette ise, Hz. Salih’e kin duyan inkarcıların, ona karşı saldırı için de geceyi tercih ettikleri haber verilerek, müminlerin bu tarz olaylara karşı temkinli olması gerektiğine işaret edilmiştir:
Kendi aralarında Allah adına and içerek, dediler ki: “Gece mutlaka ona ve ailesine bir baskın düzenleyelim sonra velisine: Ailesinin yokoluşuna biz şahid olmadık ve gerçekten bizler doğruyu söyleyenleriz, diyelim. (Neml Suresi, 49)
Allah’ın karanlığın bu özelliğinden haberdar ettiği müminler, akılcılıklarının bir gereği olarak, her türlü tedbiri alırlar. Geceleri bir yerden bir yere hareket ederken, bir iş üzerindeyken ve hatta uyurken bile son derece dikkatli ve temkinli olurlar. Ancak bu tedirginlik anlamında bir dikkat sarf etme değildir. Çünkü müminler, her türlü akılcı tedbiri aldıktan sonra asla herhangi bir tedirginlik duymaz, Allah’a tevekkül ederler.

C:\Users\kişi\Desktop\My Pictures\ÇİÇEKLER\1 lale.jpg

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder